Hep böyle midir ilk aþklar? Herkesin yüreði benimkisi gibi mi çýrpýnýr? Lise ikideydim ve edebiyat hocama aþýktým. Sevdam yeryüzünün en önemli meselesi ve dünyanýn en büyük sýrrý gibi görünüyordu gözüme. Duygularýmý kimselerle paylaþamýyor olmanýn acýsý... Birileri anlayacak, ailem duyacak, okul a rezil olacaðým korkusuyla gecelerime çöreklenen kabuslarým... Yüreðimde kocaman bir sevgi yumaðý !... Gözlerimde hayal... Kendi kendime kývranýp durdum.
O yýl baþladým Orhan Gencebay þarkýlarý dinlemeye. "Dil yarasý", "Akþam güneþi", "Hatasýz kul olmaz" larla o yýl tanýþtým. Aþýk olunca anladým ki, o þarkýlar olmazsa aþk, aþk gibi olmazmýþ! Bir de Pembe Dizi'ler vardý tabi. Evdekiler görmesin diye, komþu ablaya emanetettiðim ve zaman zaman kendisinden alýp, ders kitaplarýmýn arasýna yerleþtirdiðim, ders çalýþýrken ! okuduðum pembe diziler. O serüvenlerdeki esas kýz la esas çocuðun BIZ ! olduðumuzu düþlerdim hep. Ne güzeldi o hep mutlu sonlarla biten Pembe Dizilerin, toz pembe rengi ile önce hayallere sonra ruyalara dalmak.
Pembe Dizilerden midir, aþk þarkýlarýndan mýdýr, yoksa bizzat aþkýn kendisinden midir bilinmez, hayatýmýn en sakar dönemlerini yaþadýðým bir gerçekti. Elimden durduk yerde düþen bardaklar, tabaklar... Çamaþýr sepetlerinden çýkan tuzluklar/karabiberlikler... "Bana bir fincan kahve piþiriver kýzým" diyen babama, mutfaktan gidip bir bardak su getirmelerim... Annemin, kapýnýn önüne koyayým diye elime tutuþturduðu çöp poþetlerini, tamamen bilinçsizce buzdolabýnýn sebzeliðine týkýþtýrmalarým... ve yine annemin " Okuldan çýkýnca Hala'na gel, ben orada olacaðým" tembihlerine raðmen, Teyzeme gidip, "Annem buraya gelecekti, gelmedi mi?" seanslarý.
Cuma günleri okul çýkýþý eve giderken "Ýki gün ne yapacaðým?" diye düþünür aðlardým. Pazartesi ilk ders Edebiyatdý ve ben Pazar akþamý, çabucak sabah olsun, biran önce okula gideyim diye erkenden yatar uyurdum. Sabah gözlerimi actýðýmda, yüreðimin çýrpýnýþlarýný kulaklarýmda hissederdim. Alel acele giyinir, saçlarýmý örer, beðenmez söker, tekrar örer, tekrar söker... kahvaltý icin ayrýlan zamanýmý ayna karþýsýnda geçirirdim hep. Sonra, halýnýn altýna sakladýðým dudak parlatýcýsýndan sürerdim biraz dudaklarýma. Belli bile olmazdý niye sürerdim bilmiyorum.
Okulda baþarýlý bir öðrenciydim. Verilen ödevleri yapmanýn dýþýnda, evde ders çalýþma alýþkanlýðým hemen hemen hiç yoktu ancak, okulda derslerimi çok iyi dinlerdim ve yazýlýlarda da, sözlülerde de herþey hep yolunda giderdi. Nihat hoca okulumuza tayin olana ve bizim sýnýfýn edebiyat derslerine girmeye baþlayana kadar, benim edebiyat derslerim de çok iyiydi. O geldikten sonra, yazýlýlarým yine tam not, sözlüye kaldýrýldýðýmda ise tek kelime yok. Baþýmý önüme eðer, zýngýr zýngýr titrer, kýzarýr , kekeler... zayýfýmý da alnýmýn hakký ile alýr otururdum. Sonra da evde sabahlara kadar aðlama nöbetlerim baþlardý. "Rezil oldum... Kimbilir beni ne SALAK buluyordur..." hüzünleri. ... Benim doðduðum köylerde, Kuzey rüzgarlarý eserdi. O yüzden çatlaktýr dudaklarým, Öp biraz...
Nihat hoca, kitaptan bu dörtlüðü okuduðunda, ilk kez o gün, o derste içimde bir umut belirmiþti..."Acaba o da beni?..."
Yanýldýðýmý anlamam uzun sürmedi. Birgün Nihat hoca öðretmenler odasýnda benden sözetmiþ. (Ben bu konuþmalarý, o gün öðretmenler odasýnýn önünde nöbetci olan arkadaþýmdan öðrendim. Kapý dinlemiþ) -Çok ustaca kopya çekiyor yakalayamiyorum. Yazýlýlarý hatasýz, sözlülerde çýt yok! -Nasýl olur?! demiþ matamatik hocam -O kýz benim derslerimde örnek örencimdir. Asla kopya çekmez. Siz yeni geldiniz tabi, haylaz öðrenci ile çalýþkan öðrenciyi birbirinden ayýrdedememeniz doðaldýr ama, Bahar asla kopya çekmez. Orada bulunan diðer hocalarýmda bu sözleri onaylayýnca...
Öðretmenler, baþarýlý bir öðrencinin tek derste ve o dersin sadece sözlülerinde neden baþarýsýz olabilecekleri konusunda fikir sahibi olduklari icin, foyam ortaya çýktý. Çok kýsa bir süre sonra, bütün sýnýf, bütün öðretmenler öðrendi aþkýmý. Benim kabuslarým da iþte o günlerde baþladý. Býraktým pembe dizileri, aþk þarkýlarýný, þiirleri falan... kara kara düþünme zamanýmdý. Veli toplantýsý yaklaþtýkca, kabuslar görmeye baþladým. -Ya abim gelirseeeee... Ya söylerlerse...
Veli toplantýsýnda, hiç kimse abime bu durumdan sözetmemiþ. Okul çalkalanýyor, evdekilerin haberi yok.
Kýz lisesinde okuyorduk ve O na aþýk olan tek kýz ben deðildim. Neden benim aþkým ayyuka çýkmýþtý bilmiyordum.
Herkes bilir, kýz liselerinin önünde, okul çýkýþlarýnda bekleþen delikanlýlarý... Bizim lisenin önünde sadece erkekler deðil, Nihat hocayý görebilmek için kýzlarda bekleþirlerdi. Ama herkes, hepimiz hayal kýrýklýðýna uðradýk.
Yýl sonuna doðru, Nihat hoca yine kendisi gibi öðretmen olan bir kýzla nýþanlandý. Haberin þok u ile günlerce yemek yiyemedim. Gözlerim aðlamaktan kan çanaðýna döndü. Ýçim çok acýdý, yüreðim çok yandý... "Hastayým" mazeretiyle bir hafta kadar okula da gitmedim. Ama sonra... bir kaç ay sonra hiç birþeyim kalmadý.
Anladým ki, ilk aþkýn tadý bir baþka. ilk aþk hiç unutulmuyor ve ilk aþkýn acýsý çok, çok kolay geçiyor...