Giris Sayfan Yap
Favori Sayfan Yap
Tavsiye Et
   
Canli Tv Izle Kullanici Hesaplari Müzik Video Klip Sevgi Ask Eğlence msn Messenger Şifalı Bitkiler, Bitki Dünyası Ramazan Özel 1000 lerce Fıkra { Video } { Game-Oyun } Iletisim
Elence
 
Hikayeler
 
Zeytin Efsanesi
 Okunma  129
 BÝR MÜDDET ZEYTÝN YÝYECEÐÝZ, SONRA...
Kendisini karþýlayan sekretere ; Nazif Bey'le görüþmek istediðini söyledi.
Bunun üzerine sekreter birden ciddileþti: "Nazif Bey mi?" dedi.
"Evet, Nazif Bey!" diye cevap alýnca, hüzünlü bir ses tonuyla
"Nazif Bey sizlere ömür efendim, onu kaybedeli dört yýl oldu." dedi. Hiç beklemediði bu haberle bir acý saplandý yüreðine.
"Ya, öyle mi.?" diyebildi sadece. Hicranlý bir suskunlukla bir müddet öylece kalakaldý. Gözlerine hücum eden yaþlar yanaklarýndan süzülüp göðsüne damladý. Kendisini toparlayýp "Onun adýna görüþebileceðim bir yakýný var mý acaba?" diye sordu.
"Evet var, oðlu Selim Bey....".
Titrek bir sesle "Öyleyse Selim Bey'le görüþebilir miyim?" dedi. Görevli haným, insanda saygý uyandýran bu kibar beyefendiye,
"Selim Bey oldukça meþgul bir insan, randevusuz görüþmek pek mümkün
olmuyor; ama ben yine de kendisine bir haber vereyim." dedi ve telefona yöneldi..
Sonra "Kim diyelim efendim?" diye sordu.
"Kendimi ona ben tanýtmak istiyorum kýzým." cevabý üzerine sekreter dahili telefonu çevirdi.
Daha sonra mütebessim bir çehreyle, "Selim Bey sizinle görüþmeyi kabul etti, lütfen beni takip edin." dedi. Beraber merdivenden çýktýlar. Ýnce bir zevkle döþenmiþ geniþ bir salondan geçip büyük bir kapýnýn önünde durdular, sekreter kapýyý açarak, 'Buyurun!' dedi. O da içeri girdi. Kendisini ayakta bekleyen vakur ve mütebessim gence doðru hýzlý adýmlarla yürüdü,elini uzatarak,
"Merhaba, ben Prof. Dr. Mehmet Baydemir." dedi.
"Bendeniz de Selim Cebeci. Lütfen buyurun, oturun." dedi, genç iþ adamý.
Mehmet Bey, kendisine gösterilen yere oturur oturmaz:
"Yirmi üç yýl, tam yirmi üç yýl. Vaktiyle bana burs verip okumama vesile olan insanýn elini öpmek için bu âný bekledim." dedi ve dudaklarý titredi, gözleri doldu. "Ama o büyük insanýn elini öpmek nasip deðilmiþ, bunun için ne kadar üzgünüm anlatamam." Yaþarmýþ gözlerini kuruladýktan sonra Selim Beye döndü: "Fakat en azýndan o büyük insanýn mahdumunun elini sýkmaktan da bahtiyarým."
Misafirin bu sözleri üzerine Selim Bey yerinden fýrladý, kulaklarýna
inanamýyordu. Kelimelerinin her biri birer hayret nidâsý gibi dizildi cümlelerine:
"Mehmet Baydemir demiþtiniz deðil mi, Tosyalý Mehmet Baydemir mi?"
Profesör, delikanlýnýn bu heyecanlý haline bir anlam veremeyerek
baþýyla "Evet" dedi.
Bunun üzerine Selim Beyin gözleri sevinçle parladý.
"Babamla sizi uzun yýllar aradýk; ama bulamadýk." dedi.
Profesörün yanýna gelerek iki eliyle elini tuttu, candan bir dost gibi sýktý ve "Sizi karþýma Allah çýkardý." dedi. Bu sözler profesörü çok þaþýrtmýþtý.
"Uzun yýllar beni mi aradýnýz? Peki ama neden?" dedi.
Selim Bey gülen gözlerle profesöre bakarak "Bizdeki emanetinizi vermek için..." deyince,profesörün þaþkýnlýðý iyiden iyiye arttý.
"Emanet mi?" dedi.
Selim Bey cevap vermeden yerine geçip telefonu çevirdi. Karþýsýndakine "Gelebilir misiniz?" deyip telefonu kapattý.
Mehmet Bey, þaþkýn gözlerle Selim Bey'e bakarken kapý çalýndý, odaya iyi giyimli bir bey girdi.
Selim Bey ona yanýna gelmesini iþaret etti, sonra kulaðýna bir þeyler fýsýldadý. Gelen kiþi bir þey söylemeden geldiði kapýya yöneldi. O çýkarken Selim Bey, misafiriyle tatlý bir sohbete baþladý. Sohbetleri koyulaþtýkça,çehrelerindeki þaþkýnlýk, yerini birbirlerine hasret kýrk yýllýk ahbaplarýn yeniden buluþmalarýndaki sevinç, samimiyet ve güvene býrakmýþtý. Mehmet Bey yurt dýþýndaki tahsilinden, araþtýrmalarýndan ve yirmi üç yýl boyunca her yýl büyüyen memleket hasretinden bahsetti. Sonra Nazif Beyin duvardaki
portresini göstererek,
"Bu günlerimi þu büyük insana borçluyum." dedi."Bana yalnýzca maddî destek vermedi, mânen de beni hiç yalnýz býrakmadý. Yurt dýþýnda tahsil görürken yanlýþa her yeltendiðimde hayalen yanýmda hazýr
oldu. 'Sana bunun için burs vermedim.' diyerek bana istikamet verdi. Ona her namazýmda dua ediyorum." dedi ve gözlerini Nazif Beyin duvardaki fotografýna mýhladý. Sonra gözleri portrenin altýndaki ilk anda mânâ veremediði diðer tabloya kaydý.Son derece þýk bir çerçevenin içinde, bazý yerleri yamalý ve tamir görmüþ oldukça eski bir çift çorap duruyordu. Biraz daha dikkatli baktýðýnda
çerçevede bazý cümlelerin de sýralandýðýný fark etti:
"Bir müddet zeytin yiyeceðiz, sonra..."
Selim Bey, kendisine bir soru sorduðu için baþýný ona çevirdi; fakat aklý tabloda kalmýþtý. Selim Beye cevap verirken tabloya bir daha baktý. Ýkinci cümle de birinci cümle gibi üç nokta ile bitiyordu:
"Bir müddet sabredeceðiz, sonra..."
Ýyice meraklanmýþtý. Bu ilk görüþmeleri olmasaydý, yanýna gidip tabloyu iyice inceleyecekti; fakat bu uygun düþmez, düþüncesiyle yalnýzca sohbet arasýnda göz ucuyla merakýný gidermeye çalýþýyordu. Ancak her seferinde biraz daha artan bir merakýn içinde kalýyordu. Üçüncü cümlede:
"Bir müddet yürüyeceðiz, sonra..." diye yazýyor ve altta böyle birkaç cümle daha sýralanýyordu. Artýk aklý hep tablodaydý. Sonunda dayanamayýp,
"Selim Bey merakýmý mazur görün. Þu tabloya bir mânâ veremedim."
Selim Bey kendisine has bir gülüþ ile misafirine baktý, derin bir nefes alarak:
"Malumunuz, babam varlýklý bir insandý. Oldukça iyi bir hayatýmýz vardý. Sonra ne olduysa her þeyimizi kaybettik. O zenginlikten geriye hiçbir þey kalmadý. Köþkümüzdeki hizmetçiler de gitti. Yemekleri artýk annem yapýyordu. Hatýrlýyorum da bir sabah, kahvaltýya sadece zeytin koyabilmiþti. O zengin kahvaltýlarýmýza bedel, yalnýzca zeytin... Þaþkýnlýk içinde, 'Baþka bir þey
yok mu?' diye sormuþtum. Bu soru karþýsýnda annemin hüngür hüngür aðlayýþý gözümün önünden hiç gitmiyor. Annemin aðlayýþýna mukabil babam: 'Bir müddet zeytin yiyeceðiz, sonra...' dedi ve durdu, güçlü bakýþlarýný üzerimizde gezdirdi, 'Alýþacaðýz.' dedi. Ve iþtahla bir zeytin alýp aðzýna attý. Birkaç gün sonra haciz memurlarý gelip köþkümüzü de elimizden aldýlar. Kenar bir mahallede küçük, eski bir eve taþýndýk. Doðru dürüst bir eþyamýz da kalmamýþtý. Annem bezgin bir sesle: 'Bu evde hiçbir þey yok! Burada nasýl yaþayacaðýz.' diye haykýrdý. Bunun üzerine babam: 'Bir müddet sabredeceðiz,
sonra alýþacaðýz.' dedi . Gittiðim özel okuldan ayrýlmýþ, bir devlet
okuluna yazýlmýþtým. Sabahleyin okula servisle gitmeyi umarken, babam elimden tuttu, 'Bu ilk günün, okula beraber gideceðiz.' dedi. Yürümeye baþladýk. Okul oldukça uzak gelmiþti bana, yorulup geride kaldýðýmý hatýrlýyorum. Babam kim bilir hangi düþüncelere dalmýþtý. Geride kaldýðýmý fark etmemiþti. Biraz sonra fark edince bana döndü. Ýsyan dolu bakýþlarýmý yüzünde gezdirdim. Bir an bana ýzdýrapla baktýktan sonra, yanýma geldi. Bir þey söylemesine fýrsat vermeden, kýzgýn ayný zamanda nazlý bir tavýrla, 'Yoruldum.' dedim. Babam
oldukça sakin bir þekilde: 'Bir müddet yürüyeceðiz, sonra alýþacaðýz.' dedi.

Babam her sabah erkenden çýkýyor, geç saatlerde ancak dönüyordu. Döndüðünde ise küçük odaya çekiliyor, bazen saatlerce orada kalýyordu. Çoðu zaman buradan gözyaþlarý içerisinde çýktýðýný görüyordum. Bir gün, merakýma yenilip babamýn küçük odasýna girdim. Yerde bir seccade, seccadenin üzerinde de bir tespih vardý. Duvarda ise Arapça bir ibarenin altýnda þu yazý vardý:
'Allah borcunu ödeme niyetinde olanýn kefilidir.' Babamýn dediði gibi oldu, zor da olsa zamanla alýþtýk. Bu hal birkaç yýl sürdü. Bir gün babam eve çok farklý bir yüz ifadesiyle geldi. Aðlamaklý bir yüz ifadesi vardý. Her birimize bir paket getirmiþti. Köþkten ayrýldýðýmýz günden beri ilk defa paketlerle eve geliyordu. Bizi bir araya topladý.
'Bugün, benim için ne mânâya geliyor biliyor musunuz?' dedi, kelimeleri boðazýna düðümlendi,gözlerine yaþlar hücum etti. Sözlerini kesmek zorunda kaldý. Her birimize hediyelerimizi teker teker verdi ve bizi ayrý ayrý kucaklayýp yanaklarýmýzdan öptü, kendisi de bir koltuða o turdu. Cebinden gazeteye sarýlý bir þey çýkardý. O sýrada da aðlýyordu. Hepimiz þaþkýnlýk içinde babama bakýyorduk. Gazeteyi açtý, içinden bir çift yeni çorap çýkardý. Bu
gözyaþlarýyla, bir çift çorabýn alâkasýný kurmaya çalýþýrken babam,
beklemediðimiz bir þey yaptý. Çorabý burnuna götürdü, kokladý, kokladý.
Arkasýndan hýçkýrarak aðlamaya baþladý.
Hepimiz þok olmuþtuk, tek kelime bile söylemeden bekledik. Babam nihayet kendisini topladý ve 'Bir zaman önce, büyük bir borcun altýna girmiþtim. Borcumu ödeme niyetiyle yeniden çalýþmaya baþladýðým zaman kendi kendime 'bütün kazancým, borçlarýmý ödeyinceye kadar alacaklýlarýmýn hakkýdýr. Onlarýn hakkýný vermeden ayaðýma bir çorap almak bile bana haram olsun.' demiþtim. Bugün ise, Allah'ýn yardýmýyla, borcumu bitirdim. Artýk kimseye tek kuruþ borcum kalmadý." dedi. Sonra gözyaþlarý içinde ayaðýndaki
çoraplarý çýkarýp yeni çoraplarýný giydi.
Ben de o eski çoraplarý hem aziz bir baba yadigârý, hem de bir ibret niþanesi olarak sakladým. Bu çoraplar her gün bana:
Paralarýný ödeyinceye kadar bütün kazancým alacaklýlarýnýn
hakkýdýr.' diyor".
Selim Beyin bakýþlarý bilinmez âlemlere dalarken o, nemlenen gözlerini kuruladý, sonra dönüp duvardaki siyah-beyaz fotografa hayran hayran baktý.
"Babanýz sandýðýmdan da büyükmüþ Selim Bey. Ben olsaydým öyle müreffeh bir hayattan sonra anlattýðýnýz gibi bir darlýkta, herhalde çýldýrýrdým."
Selim Beye döndü ve "Siz ne yapardýnýz?" diye sordu. Selim Bey kendisine has tebessümü ile: "Bir müddet zeytin yerdim, sonra..." dedi ve gülümsedi. O sýrada kapý çalýndý, biraz önceki beyefendi elinde bir kutuyla içeriye girdi. Kutuyu Selim Beyin masasýna býrakýp çýktý. Selim Bey yerinden kalkýp kutuyu alarak Mehmet Beye uzattý. 'Buyurun, yýllarca size vermek istediðimiz emanetiniz.' dedi. Mehmet Bey bilinmez duygular içerisinde kutuyu açtý.
Ýçinden kadife bir kese çýktý.Keseyi açýp içini kutuya boþalttýðýnda
meraký iyiden iyiye arttý. Keseden birkaç tane cumhuriyet altýný ile bir not çýkmýþtý. Mehmet Bey hassasiyetle katlanmýþ kâðýdý açýp okumaya baþladý.

Sevgili Mehmet Bey oðlum,
Bazen istediðimizi yaparýz, çoðu zaman da mecbur olduðumuzu... Tahsil hayatýnýz boyunca size burs vermeyi taahhüt etmiþtim. Ancak eðitiminizin son altý ayýnda size burs verme imkânýný bulamadým. Bir müddet sonra imkânlarýma yeniden kavuþtum; lâkin bu sefer de size ulaþamadým. Dolayýsýyla size borçlandým ve borçlu kaldým. Eðer böyle bir borcu gözyaþý ve ýzdýrapla ödemek mümkün olsaydý, ben bu borcu fazlasýyla ödemiþ olurdum. Zira sevgili oðlum, bu altý aylýk zaman diliminde bursunu verememenin ýzdýrabýyla kaç gece aðladým onu Rabb'im bilir. Her neyse, bursunuzu tarihlerindeki deðeriyle altýna çevirdim. Bu altýnlar sizindir. Bunlar elinize ulaþtýðýnda,
borçlarýmýn tamamýný ödemiþ olacaðým.Sevgilerimle, Nazif Cebeci.

Mehmet Bey neye uðradýðýný þaþýrmýþtý. Bu büyük insanýn yüceliði karþýsýnda bir çocuk gibi yalnýzca aðlýyor, aðlýyordu. Selim Bey de bir hayli duygulanmýþtý. Onun da yanaklarýndan yaþlar süzülüyordu. Bir ara yaþlý gözlerle babasýnýn siyah-beyaz portresine baktý. Kendisine yýllarca hüzünle bakan gözleri, bu sefer sevinçle bakýyor gibiydi...




Puan Ver
 Toplam Puan  0  Ortalama  0.00
Fkray Yazdr
kon Rehberi
Normal erik
Kfrl erik
Belalt erik
    BlueSash.NET 2001-2007