Uluçýnar Köyünden 3 dönümlük bir bahçe satýn almaya karar verdim. Ýki odali kerpiç bir bag evinin oldugu bu bahçenin her yani çim, çiçek ve meyva agaçlari ile doluydu. Kiraz, dut, seftali, erik. Menekseler, güller, kasimpatilar... Evi satan kisiyle tüm bahçeyi dolastik bir süre. Birden - "ne alaka" dedirtecek bir agaç gördüm. Hurma agaci. Bu yörede hurma yetismez ki. Marmara Bölgesinde ne isi var bunun? Satici gülümsedi. Aci bir gülümseyisti bu. - "Yillar önceydi" diye basladi anlatmaya. - "Hastalandim.Yataklara düstüm.Hastaneye kaldirmislar beni. Ölmek üzereyim. Sanirim cigerimde kocaman bir yara. Doktorlar ümidi kesmis. Sevdigim bir kiz var. Bir gün çikmis gelmis hastaneye. Nasil sormus, nasil bulmus. Konustuk saatlerce. Aglastik. "Seni ölene dek beklerim" dedi. Sonra tam ayrilik zamani cebinden bir hurma çekirdegi çikardi verdi. - "Bereket versin diye hep yanimda tasirim bu çekirdegi, senin olsun" dedi. - "Baktikça beni an, seni bekledigimi bil ve tez iyiles." - "O küçük çekirdek, hayata uzanan bir köprü oldu bana. Pijamamin cebinde sakladim aylarca. Kimse bilmedi. Avucuma aldim. Ellerime degen kestane renkli saçlarý oldu. Baktým. Zeytin gözlerini gördüm. Ýstersen Mucize de sen bu olaya. Iyileþtim. Ölümü beklerken taburcu oldum. Bu bahçeye geldim. Hurma çekirdegini bahçeye diktim. Yöresi degildi. Mevsimi degildi. Ama diktim. Tuttu. Filiz oldu. Fidan oldu. Agaç oldu." Adam biran Sustu. Çekinerek sordum. - "Ya sevdigin kiz?" Gözlerindeki parlaklik yaþ olup yanaklarýna süzülürken, - "o bir hurma agaci gibi dayanikli degildi" dedi. - "Gelin oldu. Elin oldu."