Karla kaplý sokakta saða sola koþuyor ve rastladýðý kiþilere, avucunda tuttuðu þeyi gösteriyordu:
- Bak, abla ne verdi!..
Olayý baþýndan beri görmüþtüm. Okuldan çýkan liseli kýzlardan birisi yanýna yaklaþmýþ ve yanaðýna bir öpücük kondurup, küçücük avuçlarýna birþeyler býrakmýþtý. Beþ ya da altý yaþlarýndaki yavrucuk, kýzýn arkasýndan bir süre baktýktan sonra büyük bir sevinçle yerinden fýrlamýþ ve belki de þimdiye kadar kendisine verilen o tek hediyeyi, baþkalarýna göstermek istemiþti.
Sýra bana geldiðinde, gülen gözlerle yaklaþýp ayný þeyleri yaptý :
- Bak, abla ne verdi!..
O deðerli hazinesine duyduðum merakla ellerini araladýðýmda, ne diyeceðimi bilemedim. Soðuktan moraran avuçlarýnda, erimeye yüz tutan bir kartopu tutuyordu.Hemde dizlerine kadar kar içindeyken.
Çocuk hýzla kaybolmakta olan hazinesini birkaç kiþiye daha göstermek arzusuyla koþarak yanýmdan uzaklaþtý.
O küçük çocuðun kim olduðunu sorduðumda, ailesinin bir kazada öldüðünü ve dedesiyle birlikte yaþadýðýný söylediler.