Ýçi sýkýlýyordu; anlayamadýgý bir duygu içini burkuyordu. En iyisi ona gitmekti. Kendisine o yardýmcý olabilirdi. Telefon açtý kahine. ''Ýmkansýz, tam çýkmak üzereydim!'' dedi kahin. 'lütfen!'' dedi kadýn kendisini kýramayacagýný düþünerek. Çok zengindi kadýn, ülkenin en zenginlerinden. Doga üstü güçlere inanýrdý ve kahinin müdavimlerindendi. Tabii ki kahin böyle iyi bir müþteriyi kýramamýþtý. Karþýlýklý oturuyorlardý. Önlerindeki suya baktý kahin; kaþlarý çatýldý, gözbebekleri büyüdü, alt dudagý düþtü, kafasýný kaldýrýp ona baktý ''Çok üzgünüm!'' dedi. Bir an için duraksadý, belli ki söylemek istemiyordu. ''Ne'' dedi kadýn ýsrarla. Kahin ''Suda yarýný göremiyorum!'' dedi. Yýkýlmýþtý kadýn. Medyum bugüne kadar hiç yanýlmamýþtý. Yarýn olmadýgýna göre bu gece ölecekti. Ne yapmalýydý? Evine gitti; vasiyetini yazdý ve biraz televizyon izledi. Uykusu gelmiþti. Son gecesiydi ve ne yapacagýný bilmiyordu. En iyisi uyumaktý. Böylece uyurken hiçbirþey hissetmezdi. Yatagýna uzandý, gözlerini kapattý ve derin bir uykuya daldý. Uyandýgýnda güneþ yeni dogmuþtu, kuþ sesleri geliyordu. ''Cennette miyim?'' diye düþündü. Herþey gece býraktýgý gibiydi. Kalktý; sabahlýgýný giydi ve salona indi. Herþey normal gözüküyordu. Kahin bu kez yanýlmýþ mýydý acaba? Kapýdaki gazeteyi aldý ve gözü bi habere iliþti. Manþette þöyle yazýyordu: ''Ünlü kahin öldü.''