|
Orucun Faydaları
Biz orucu herhangi bir menfaat düşüncesi ile değil, yalnız Allan’ın emrini yerine getirmek ve onun rızasını kazanmak için tutarız. Oruç, bu niyetle tutulduğu taktirde makbul olur.
Ancak, Allah’ın her emrinde olduğu gibi oruç ibadetinde de birçok hikmetler, bizim için maddi ve manevi pek çok faydalar vardır. Biz orucu Allah’ın rızası için tutmakla beraber, bize sağladığı faydaları da bilmek ve değerlendirmek durumundayız.
Alah’ın yarattığı kulları için emretmiş olduğu şeylerde muhakkak ki, büyük faydalar ve bilemediğimiz nice hikmetler vardır. Peygamberimiz (sav): “Her şeyin bir zekatı vardır. Cesedin zekatı da oruçtur.” (ramuzul Ehadis c. 2 shf. 350 hadis. 4) Zekat malı temizler, oruç da bünyeyi temizler, onu sağlığa kavuşturur.
1. Oruç, Ahlakımızı Güzelleştirir
Oruç, belirli bir süre sadece aç kalma olayı değildir. Oruç, köklü bir irade
Terbiyesi; insanı köklü alışkanlıklarından temizleyen, iyi huylar kazandıran bir ahlak eğitimidir. Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur: “Her kim yalan söylemeyi ve yalanla iş görmeyi bırakmazsa, Allah onun yemesini, içmesini bırakmasına değer vermez.” (buhari, savm,8) “Hiçbiriniz, oruçlu olduğu gün çirkin söz söylemesin ve kimse ile çekişmesin. Eğer biri kendisine söver veya çatarsa, ben oruçluyum desin.” (Buhari, savm, 9) Bu hadisi şeriflerde orucun yüksek hedefi açıkça gösterilmiş, bu ibadetin sadece aç ve susuz kalmaktan ibaret olmadığı, esas gayenin insanı olgunlaştırmak, ahlak ve fazilet sahibi olarak yetiştirmek olduğu bildirilmiştir.
Demek ki, oruçlu tam bir imsak disiplini içine girip dilini, ve diğer organlarını haramlardan korumalıdır. Yalan, gıybet, koğuculuk gibi yasaklar orucu bozmazsa da orucun fazilet ve sevabına mani olur. Allah katında değer ifade eden oruç, bütün yasaklardan kendisini uzak tutmayı başarabilen kimsenin tuttuğu oruçtur.
2. Oruç kötülüklerden korur
Kur’an-ı Kerim’de orucun farz oluşunu bildiren ayette Yüce Allah: “Ey iman edenler! Sizden öncekilere farz kılındığı gibi, sizin üzerinize de oruç farz kılındı, ta ki korunasınız.” (Bakara, 183)
Allah Teala, her derde deva verdiği gibi, her kötülüğe karşı da bize bir korunma vasıtası vermiştir ki, oruç ibadeti bunlardan biridir.
Nitekim Sevgili Peygamberimiz orucun bu koruyucu özelliğini güzel bir benzetme ile şöyle açıklamıştır: “Oruç bir kalkandır.” (buhari, savm, 2, siyam, 30) Bilindiği gibi kalkan, eskiden savaşlarda insanı düşmanın kılıcından koruyan bir vasıta idi. İşte oruç, müslümanı dünyada günah işlemekten, ahirette cehennem ateşinden koruyan bir vasıtadır.
Dünyada her kötülüğün başı, Allah’ı unutmak ve sorumluluk duygusunu kaybetmektir. Oruç ise bize daima Allah’ı hatırlatır, sorumluluk duygusunu geliştirir. Bir ay boyunca devam eden bu manevi eğitimin olumlu tesiri ile insan, davranışlarını kontrol altına alarak her türlü kötülüklerden uzaklaşır.
3. Oruç, merhamet duygularını geliştirir
Hayatında açlık nedir bilmeyen varlıklı bir insan, yoksulların çektiği açlık ve sıkıntıyı gereği gibi anlayabilir mi? Onların çektiği ıztırabı yüreğinde duyabilir mi? Elbette ki, gereği gibi duyamaz. Fakat bu insan, oruç tutarsa, açlığın ne olduğunu bizzat tatmış olur.
Böylece, yokluk içinde kıvranan fakirlerin sıkıntılarını içinde duyarak, şefkat ve merhamet duyguları gelişir. Bunun sonucu olarak da fakirlere yardım elini uzatarak sıkıntılarını giderir, toplumun huzur ve mutluluğuna katkıda bulunur. “Tok acın halinden anlamaz” derler. Oruç, “Tok olan acın halinden ne anlar”ifadesini yalanlayacaktır. Zengin mü’mini bedenen ve ruhen fakirliğin sınırları içine çeken oruç böylece, yardımlaşma duygularını geliştiren bir ibadettir.
İşte orucun bize verdiği sosyal adalet dersi.....
Bizim için en güzel örnek olan Sevgili Peygamberimiz, insanların en cömerdi idi. O, açları doyurur, kendisi aç kalırdı. Ramazan ayında cömertliği doruk noktasına ulaşır, elinde ne varsa yoksullara dağıtırdı.
Peygamberimizin eşi Hz. Aişe diyor ki: “Allah’ın Resulü üç gün peşpeşe karnını doyurmamıştır. İsteseydi doyururdu. Lakin yoksulları doyurup, kendisi aç kalmayı tercih ederdi.”
Hz. Aişe, Peygamberimizin vefatından sonra ne zaman bir yemek yese ağlamaya başlardı. Bir defasında niçin ağladığı kendisine sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Hz. Muhammed (as) sağlığında doyasıya bir günde iki defa yemek yiyemedi. Onu hatırladığım için ağlıyorum.” (tirmizi, zühd, 38)
Hz. Ömer’in halifeliği zamanında dokuz ay süren bir kıtlık olmuştu. Ömer: “İhtiyaç sahipleri bize gelsin.”diye halka duyuru yapmış, kendisi de müslümanlar bolluğa kavuşuncaya kadar ekmekle beraber zeytin yağından başka katık yemeyeceğine yemin etmişti. Halkın sıkıntılarını yüreğinde hisseden ve onlardan farksız olarak yaşayan bu büyük insan, elbisesi yıkandığı ve başka elbisesi olmadığı için bir gün cumaya geç gitmiş ve bu yüzden cemaatten özür dilemiştir. (Şarani, et-Tabakül-kübra c.1, s. 24)
Vaktiyle Mısır’da yıllarca süren bir kıtlık olmuştu. O sırada devletin hazinesi Yusuf Aleyhisselamın elindeydi. Halk açtı. Hz. Yusuf’da bütün imkanlara sahip olduğu halde karnını doyurmuyordu. Neden böyle yaptığı kendisine sorulunca, içinde yaşadığı toplumun acılarını yüreğinde duyan bir sorumluluk anlayışı ile şu cevabı vermiştir: “Eğer ben tok olursam, açların halini anlayamam, yoksulları gereği gibi düşünemem.” (Aliyyül kari, mirkatül-mefatih, c.2, s. 492)
Oruçla toplumda kalbden kalbe yol açılır. Birinden şefkat ve merhamet, diğerinden sevgi ve saygı.
4. Oruç sağlığı korur.
Sevgili peygamberimiz, orucun sağlığımız yönünden önemini şöyle belirtiyor: “Oruç tutunuz, sıhhat bulursunuz.” (keşfül Hafa, c. 2, s.33)
İnsanlığın büyük mürşidinin söylediği bu söz, tıbben de kanıtlanmıştır. Konu ile ilgili olarak iki yabancı bilim adamının tespitleri şöyle:
1040 Nobel Top Ödülünü kazanan ünlü bilim adamı Dr. Alexis Carrel “L’Hamme, Cet İnconnu” adlı eserinde, oruç sırasında organizmalarda depo edilmiş besin maddelerinin harcandığını sonradan bunların yerine yenilerinin geldiğini, böylece bütün vücutta bir yenilenme olduğunu anlatır, orucun sağlık bakımından çok faydalı olduğunu” söyler.(hayat ansiklopedisi, oruç maddesi)
Fransız profesörü Pierre Moulin (Pier Mulen )’de şunları söylüyor: “İslam dünyasının en yararlı kurumlarından biri oruçtur. Oruç, bedenin hem fiziksel, hem ruhsal dinlenişidir. Dokuları temizler, birikmiş toksinleri, zehirleri atar. Müslümanlar böylece her yıl bir ay bedenlerini dinlendirirler... Hiristiyan dininde orucun bulunmaması büyük bir kayıptır. Aslında insanların her hafta bir gün oruç tutmaları, başka bir deyimle diyet etmeleri ve sadece meyve suyu içmelerinde büyük yarar var. Böylece vücut, doku ve organlardaki zehirleri atar, beden dinçleşir.” (Günaydın gazetesi, 13 Ağustos 1982, s.1)
5. Oruç, nimetlerin kiymetini öğretir
İnsan, elinde olan nimetlerin kıymetini ancak bunlar elinden çıktıktan sonra anlar. Fakat iş işten geçtiği için bunun bir yararı olmaz. Oruç tutmakla bir süre nimetlerden uzak kalan insanın gözünde bu nimetlerin değeri daha iyi anlaşılır.
Bu anlayış insana, onları daha iyi korumasını ve nimetleri kendisine veren Allah’a daha çok şükretmesini öğretir. Nimetlere şükür ise onların çoğalmasına vesile olur.
Allah Teala şöyle buyuruyor: “And olsun, şükrederseniz elbette (nimetimi) artırırım.” (İbrahim surese ayet: 7)
Açlıkta, kalb safası, gönlün ve kalbin Allah’a ram olması, huzur ve huşu içersinde Allah’ın emirlerine boyun eğmesi vardır.
Açlıkta, kalbin saf, temiz , meşgalelerden arı bulunması vardır.
Açlıkta, kalpde şimarıklık gider. Nefis açlıkla kırıldığı kadar hiçbir şeyle kırılmaz.
İnsan açlıkla belaları unutmaz, zararlara ve afetlere düçar olmaları unutmaz.
Açlık, bütün kötü istekleri yok eder.
Açlık, insana hareketsizlik, miskinlik, tambellik veren fazla uykulu defeder.
Açlıkta ibadete devam kolaylaşır. Toklukta ibaret ise zorlaşır.
Açlıkta bedenler ve uzuvlar sıhhatli olur, hastalıklar def olur.
Açlıkta, sadakasını gönül huzuru ile verebilir. Yemeğin fazlasını miskinlere, fakirlere dağıtır.
6. Oruç, insana sabırlı olmayı öğretir
Oruç tutmakla belirli bir zaman kendini yememeye, içmemeye alıştıran insan, hayatta karşısına çıkabilecek güçlüklere kolaylıkla sabreder, acılara ve sıkıntılara dayanmasını, zorlukları yenmesini bilir.
Peygamberimiz (sav): “Oruçlu için iki sevinç vardır. Birisi (iftar sofrasının başında) iftar ettiği zaman, birisi de Rabbı’nın huzuruna çıkıp ona kavuştuğu zaman.” (et-Terğib ü Vet-terhib c.3 shf.81 hadis.3) Evet orucun mükafatı sonsuzdur. Çünkü oruç, mü’minin iman ve ihlasının en büyük delilidir. Sabır ve metanetin en açık bir tezahürüdür. Bunun için de sabrının karşılığı olarak hesapsız ecir alacak, ihlasının karşılığı olarak da Cemalüllah’a kavuşacaktır, inşallah! K. Kerim’de: “Şüphesiz sabredenlerin mükafatı, hesabsız olarak ödenecektir.” (Zümer, 10)
ORUÇLUDAN BEKLENEN
Oruç, sadece yemeyi içmeyi bırakmak değil, aynı zamanda kötülüklerden de uzaklaşmaktır.
Midemiz, yiyecek ve içeceklerden uzak kaldığı gibi, dilimiz yalandan, ellerimiz haram işlerden, gözlerimiz harama bakmaktan, kulaklarımız yalan ve dedikodu dinlemekten, ayaklarımız kötü işler peyinde koşmaktan uzaklaşarak oruçtan nasibini almalıdır. Oruçludan beklenen budur.
Oruç tutan bir müslüman çeşitli yemeklerle donatılmış sofranın başında helal olan nimetlere elini sürmez, sabırla iftar vaktini bekler.
Allah’ın emri karşısındaki bu teslimiyet ulvi bir manzaradır. Orucun müslümana kazandırdığı bu irade terbiyesi, insanı nefsani arzuların esaretinden kurtarıp adeta melekleştiren gerçek bir eğitimdir.
Şimdi insafla düşünelim:
Helal olan şeylere bile elini sürmeyen bu oruçlu, nasıl olur da harama el uzatabilir. Vücudunun ihtiyacı olan faydalı yiyecek ve içecekleri istediği zaman bırakabilen bir mü’min, nasıl olur da zararlı içkileri kullanmaktan vazgeçmez.
Oruç bize, belirli bir süre helal olan şeylerden uzaklaşmakla haramlardan sakınmayı öğretir.
ORUCUN MÜKAFATI
Lütfu ve ihsanı sonsuz olan yüce Allah, kullarının ibadetlerine, yaptıkları iyiliklere bire ondan yediyüz katına kadar mükafat vereceğini bildirdiği halde, “Oruç benim içindir, onun mükafatını ben veririm.” (buhari savm, 9,müslim, siyam, 30) buyurarak oruca ayrı bir önem vermiş; dolayısıyla mükafatının çok daha fazla olacağına işaret etmiştir.
Oruç büyük bir sabr ve fedakarlık sonucu yerine getirilen bir ibadet olduğu için, karşılığı da ona göre kat kat fazlasıyla verilecektir. Hatta oruçlular kendileri için özel olarak ayrılan, “Reyyan” kapısından cennete girecekleri peygamberimiz tarafından bildirilmiştir. (buhari, savm, 9, müslim , siyam, 30)
Oruçlu, Allah’a kavuştuğu mutluluğun zirvesine çıktığı gün en büyük sevinci tadacaktır.
Bu yaz 3375 kez okundu.
|
|
|
|