Hoca'nýn caný bir gün etlice bir yahni ister... Kasaba gidip bir okka et alýr, eve gönderir. Hoca'nýn karýsý yahniyi piþirirken komþularý çýkagelir. Gözü gönlü tok, eli açýk olan kadýncaðýz komþularýna yahni ikram eder. Komþular, yemeðin tamamýný yiyip bitirir ve dönerler evlerine. Bütün gün yahni özlemiyle akþamý zor eden Hoca evine döner. Ýþtahla oturur sofraya. Biraz sonra karýsý önüne bir tabak bulgur aþýyla bir kaþýk koymaz mý? Hoca hiddetlenerek sorar ne olup bittiðini. "Efendi," der karýsý, "Eti bizim Tekir yedi." Bu sözü duyan Hoca sinirlenerek eline bir sopa alýr ve Tekir kediyi aramaya koyulur. Bir süre sonra Tekir görünür, bir deri bir kemik... Yürüyecek gücü yok, iskelet gibi... Hoca þaþkýn : "Hatun, yahnilik eti þu bizim Tekir mi yedi?" diye sorar. Karýsý da "Evet Efendim, o hýnzýr yedi." diye cevap verir. Bunun üzerine Hoca alýr eline el terazisini ve tartar Tekir kediyi... Tam bir okka çeker Tekir. Bunun üzerine karýsýna þöyle çýkýþýr Hoca : "Hatun! Þu gördüðün bizim Tekir tam bir okka geldi. Öyleyse, yahnilik et nerede? Þayet et bu ise bizim Tekir nerede?"
|